Avukat Emine Kuş
  • Ana Sayfa
  • Hakkımızda
  • Hizmetlerimiz
    • Aile Hukuku
    • Ceza Hukuku
    • Gayrimenkul Hukuku
    • İcra İflas Hukuku
    • İdare Hukuku
    • İş Hukuku
    • Miras Hukuku
    • Sigorta ve Tazminat Hukuku
    • Sözleşmeler ve Borçlar Hukuku
    • Ticaret Hukuku
    • Tüketici Hukuku
  • Makaleler
  • İletişim
  • Ara
  • Menu Menu
  • LinkedIn
  • Instagram
Blog

Türk Hukukunda “Ortak Velayet” Kavramı (TMK madde 335)

Son zamanlarda, evlilik birliğini sonlandırmak isteyen bireyler arasında özellikle öğrenilmek istenen husus, müşterek çocuklar üzerinde ebeveynlerin ortak velayet haklarının bulunup bulunmadığı ve uygulamada sürecin nasıl yürütüldüğüdür.

Ortak velayet hukukumuzda uygulamada çok da uzun bir geçmişe sahip olmayan bir velayet hakkıdır. İlk olarak 2017 yılında Yargıtay’ ın ingiliz vatandaşı olan ve yabancı mahkeme ilamı ile ortak velayete sahip olan tarafların bu haklarının Türk Hukukunda da uygulanabilmesi için yabancı mahkeme ilamının tenfizi talebi ile ilgili yapmış olduğu inceleme ve değerlendirme neticesinde hukukumuzda yer almaya başlamıştır.

Yargıtay 20.02.2017 Tarihli kararı ile Ortak Velayetin Türk Kamu Hukukuna açıkça aykırı olup olmadığını değerlendirmiştir. Kararda öncelikle iç hukukumuzdaki düzenlemeler ele alınmış, daha sonra kamu düzeni anlamında bir değerlendirme yapılmıştır.

İç hukukumuzdaki düzenlemelerde, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 182. maddesi, 335 ve devamı maddeleri ile iç hukukumuz halini alan milletlerarası anlaşmalar inceleme konusu yapılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti adına 14 Mart 1985 tarihinde imzalanan “11 numaralı Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmeye Ek 7 numaralı Protokol”, 6684 Sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunarak, 25.03.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe girmiş ve iç hukukumuz halini almıştır. Ek 7 numaralı Protokol’ün 5. maddesine göre, “Eşler, evlilik bakımından, evlilik süresince ve evliliğin bitmesi halinde, kendi aralarındaki ve çocuklarıyla olan ilişkilerinde, özel hukuk niteliği taşıyan hak ve sorumluluklar açısından eşittir. Bu madde, devletlerin çocuklar yararına gereken tedbirleri almalarına engel değildir”.

Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere dair Milletlerarası Andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi sebebiyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda Milletlerarası Andlaşma hükümleri esas alınır. ( Türkiye Cumhuriyeti Anayasası m.90/ son ).

10.02.2012 tarih ve 2010/1 E, 2012/1 K. saylı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile yabancı mahkeme ilamlarının tenfizinde; esasa uygulanan hukukun Türk Hukukunda farklı olması ya da Türk Hukukunun emredici kurallarına aykırı olması gibi sebeplerle yabancı kararın tenfizi reddedilemeyeceğini, burada esas alınması gereken kıstasın, yabancı ilamın Türk Hukukunda bir veya birden çok kanun hükümlerine aykırı bulunmasından çok, Türk Hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına ve hukuk siyasetine, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere milletlerarası alanda geçerli ortak ve kabul görmüş hukuk prensiplerine, ikili anlaşmalara, gelişmiş toplumların ortak benimsedikleri ahlak ve adalet anlayışına, medeniyet seviyesine siyasi ve ekonomik rejimine bakmak olması gerektiğini ifade etmiştir.

Bu anlamda da iç hukukumuz ve kamu düzeni kavramı ile ilgili açıklamalara göre “ortak velayet” düzenlenmesinin, Türk kamu düzenine “açıkça” aykırı olduğunu ya da Türk toplumunun temel yapısı ve temel çıkarlarını ihlal etmediğinden ORTAK VELAYET kavramı hukukumuzda yerini almaya başlamıştır.

Her ne kadar ortak velayet kavramı çocukların menfeatlerini düşünen bireyler için çok makul ve mantıklı bir yol olarak görünse de, istisnaları olmakla birlikte uygulamada ebeveynler arasında ciddi sorunlara neden olmaktadır.

Ortak Velayet talepleri ile ilgili olarak anlaşmalı olarak boşanan taraflar, ilerleyen süreçte şartların değişmesiyle bu süreci içinden çıkılmaz bir haline getirmekte ve çocuğun menfeatleri görmezden gelinmektedir. Ortak velayet kararı verilmeden önce tüm olasılıklar değerlendirilmeli, tarafların durumları, mahkemelerin süreçte neler dikkat ettikleri hususlarında bir uzmandan yardım alınması özellikle çocukların menfeatine olacaktır.

Bu hususta Arabulucu Avukat Emine KUŞ ile iletişime geçerek, sürecinizi daha sağlıklı yürütmenizi tavsiye ederiz.

 

https://www.avukateminekus.com/wp-content/uploads/2025/05/127907419_sadchild.jpg 576 697 Emine Kuş https://www.avukateminekus.com/wp-content/uploads/2025/01/emine-kus-logo.png Emine Kuş2025-05-03 12:51:212025-05-06 09:48:49Türk Hukukunda “Ortak Velayet” Kavramı (TMK madde 335)
Blog

TMK 510 Mirasçılıktan Çıkarma

TMK 510 ve devam maddelerinde düzenlenen mirasçılıktan çıkarma; kanunun aradığı anlamda aile bağına layık olmadığını gösteren kimseye uygulanan bir medeni hukuk yaptırımı, bir çeşit özel hukuk cezasıdır. Davranışlarıyla miras bırakan ile arasındaki sıkı ve yoğun aile bağlarını koparan mirasçıyı miras bırakanın tasarruflarına karşı korumakta ısrar etmek anlamlı olmayacağından, belli koşullar dâhilinde kanun koyucu miras bırakana ölüme bağlı tasarrufuyla mirasçısını mirasından tümüyle uzaklaştırma imkânı tanımıştır.

Cezai mirasçılıktan çıkarma olarak isimlendirilen bu durumun şartları 4721 Sayılı Kanun’un 510. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

“Aşağıdaki durumlarda mirasbırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir:

1. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse,

2. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse.” .

Görüldüğü üzere; mirasçılıktan cezai çıkarmanın iki temel şartı bulunmaktadır: Bunlar, çıkarma sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ve çıkarmanın ölüme bağlı tasarruf biçiminde yapılmasıdır.

1. Mirasçının, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemesi

Miras bırakanın ilk çıkarma sebebine dayanabilmesi için, mirasçının mutlaka suçtan mahkûm olması gerekmez. Başka bir deyişle kesinleşmiş mahkûmiyet kararının varlığı bir koşul değildir; aile bağlarını koparacak seviyede kusurlu ve suç teşkil edebilecek hukuka aykırı bir eylemin varlığı, bu konuda verilmiş bir mahkûmiyet kararı olması aranmaksızın, ispat yükü üzerinde olan tarafça, ispata elverişli delillerle ortaya konulabilecektir. Madde metninden de açıkça anlaşıldığı üzere, bu sebebin varlığının kabul edilebilmesi için suçun “ağır” olması aranmıştır. Hâkimin suçun ağırlığı konusunda takdir yetkisini kullanırken ceza hukuku kuralları bağlamında değil, işlenen fiilin aile bağlarına yaptığı etki bakımından medeni hukuk esaslarına göre değerlendirmede bulunması gerekir.

2- Mirasçının, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemesi.

Mirastan çıkarma için ikinci sebep ise; mirasçının, miras bırakana veya miras bırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemiş olması hâlidir.

Aile üyelerinin birbirlerine karşı aile hukukundan doğun yükümlülüklerine ilişkin olarak Medeni Kanunumuzda pek çok hüküm bulunmakla beraber somut olayı da ilgilendiren en genel hüküm Kanun’un 322. maddesinin “Ana, baba ve çocuk, ailenin huzur ve bütünlüğünün gerektirdiği şekilde birbirine yardım etmek, saygı ve anlayış göstermek ve aile onurunu gözetmekle yükümlüdür” şeklindeki düzenlenmesidir.

Mirasçılıktan çıkarmaya ilişkin ikinci sebep, aile hukukundan doğan yükümlülüklerin önemli ölçüde yerine getirilmemiş olması, ağır bir suç işlemiş gibi mirasbıranın mirasçısını saklı payından mahrum bırakarak cezalandırılmasını haklı kılacak ağırlık ve yoğunlukta olmalı, bazı yükümlülüklerin ihlal edilmiş olması tek başına yeterli kabul edilmemeli ve ağır bir ihlalin varalığı aranmalıdır.

Neticeten her iki çıkarma sebebinde de hâkim taraflarca sunulan ispat araçlarıyla dosyaya yansıyan vakıaları her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirmeli ve mirasçının kanun koyucunun miras bırakının tasarruf özgürlüğüne karşı koruduğu saklı payından dahi mahrum olmasını gerektirir bir durumun var olup olmadığını ortaya koymalıdır.

Medeni kanun 512. maddesi ile ispat yükünü açıklamıştır. Buna göre; ”

Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir.

Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer.

Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur”.

 

https://www.avukateminekus.com/wp-content/uploads/2025/02/miras-hukuku.webp 501 752 Emine Kuş https://www.avukateminekus.com/wp-content/uploads/2025/01/emine-kus-logo.png Emine Kuş2025-02-14 14:57:522025-05-09 08:50:58TMK 510 Mirasçılıktan Çıkarma
Blog

Kat Mülkiyetinde Güvenlik KMK madde 35

Site veya Apartmanlarda yaşayan sakinler için huzurlu bir şekilde yaşamaları için güvenlik çok önemlidir. Bu anlamda en çok endişe yaratan olaylar hırsızlık olaylarıdır.

Hırsızlık mağduru sakinler, maddi kaybın yanı sıra manevi olarak da yıpranmakta ve olayın etkilerini uzun süre atlatamamaktadır. Bu nedenle KMK madde 35 kapsamında, site yönetimlerince alınacak güvenlik önlemleri büyük önem arz etmektedir. Site yönetimin gerekli güvenlik önlemlerini almaması ya da dışarıdan güvenlik hizmeti alıyorsa aldığı güvenlik hizmetinin ayıplı olması halinde ortaya çıkan zarardan hem site yönetiminin hem de güvenlik şirketinin sorumluluğu doğmaktadır.

Hırsızlık Önlemlerinin Alınması

Apartmanlarda ya da sitelerde hırsızlık olaylarının önlenmesi için alınacak önlemler

  • Karanlık bölgeleri aydınlatmak,
  • Apartman giriş kapılarının sağlam bir malzemeden yapılması önemli bir husustur. Bunun yanında dijital ya da kartlı giriş sistemi kurulması yetkisiz girişleri engelleyecektir.Kapı hidroliği kullanılarak kapının otomotik kapanmasını sağlanarak kapının açık kalması önlenebilir.
  • Apartman ve site girişlerine güvenlik kamera sisteminin kurulması hırsızlık olaylarının önlenmesinde atılacak önemli adımlardandır.
  • Özelikle büyük ölçekli sitelerde, güvenlik hizmetinin alınması ve güvenlik görevlilerinin önemli bölgelere yerleştirilerek düzenli aralıklarla denetim yapması, giriş çıkışlarda kayıt tutması riski önler niteliktedir.
  • Komşuluk ilişkilerinin iyi olması da güvenlik açısından önemlidir. Zira komşuluk ilişkilerinin yüksek olduğu apartmanlarda komşuların birbirlerine karşılıklı olarak daha fazla yardımcı oldukları ve evlerinin korunması anlamında daha hassas oldukları yapılan sosyal deneylerle ortaya çıkmıştır. Özellikle kapı ve pencereden girilmek suretiyle gerçekleştirilen hırsızlıklarda komşuların hassasiyeti önem taşımaktadır.

Hukuki Sorumluluklar ve Yükümlülükler

KMK madde 35′ e göre, ana gayrimenkulün korunması yöneticinin görevlerindendir. Bu görevi yerine getirmek için de site ya da apartman sakinlerinden ana gayrimenkulde güvenliğin sağlanması içn ekipman almakta ya da dışarıdan bir güvenlik hizmeti almaktadır. Bunun karşılığında da site sakinlerinden aidat toplamaktadır. Bu anlamda da güvenliğin layıkıyla yerine getirilmesinden sorumludur. Örneğin bir güvenlik şirketi ile anlaşmışsa şirketin bu görevi layıkıyla yerine getirip getirmediğini denetlemesi gerekmektedir. Sitede meydana gelen güvenliğe ilişkin herhangi bir olayda bu görevi yerine getiren güvenlik şirketi ile Kat Mülkiyeti Kanunu gereği müştereken ve müteselsilen sorumludur. T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2023/1488 K. 2023/3615 T. 11.12.2023 kararında sitede meydana hırsızlık olayında site yönetimini ve güvenlik şirketini uğranan maddi zarardan müşterekn ve müteselsilen sorumlu tutmuştur.

Bu nedenle apartman ya da site yönetimlerinin süreçleri hukuki bir danışman ile yürütmesi kaybı en aza indirgemek hususunda faydalıdır.

 

 

https://www.avukateminekus.com/wp-content/uploads/2025/01/kat-mulkiyeti-hukuku-kapsaminda-yonetici-secimi-ve-ilgili-haller_50c57.webp 720 1280 Emine Kuş https://www.avukateminekus.com/wp-content/uploads/2025/01/emine-kus-logo.png Emine Kuş2025-01-29 11:52:062025-01-29 12:11:29Kat Mülkiyetinde Güvenlik KMK madde 35
Blog

Soybağının Reddi Davaları TMK 286

Dava hakkı; TMK 286, Koca, ana veya çocuk soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir. Bu dava, dava açma hakkına sahip diğer kişilere karşı açılır. ( Madde 286’nın birinci fıkrası, Anayasa Mahkemesi’nin 20.10.2023 tarih ve 32345 sayılı R.G.’de yayımlanan, 26.7.2023 T., 2023/37 E. ve 2023/140 K. sayılı kararı ile, KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK DOKUZ AY SONRA geçerli olmak üzere iptal edilmiştir.)

Soybağının çocuk ile baba arasında kurulması, anne ile arasında kurulması kadar basit değildir. Zira çocuğu doğuran kadının ana olduğu kesin karine olarak kabul edilirken, evlilik içinde doğan bir çocuğun babasının koca olduğuna ilişkin kesin bir karine bulunmamaktadır. Hele ki evlilik dışında doğmuş bir çocuğun babasının kim olduğunu saptamak hukuken mümkün olmamakla ancak doğundan sonraki aşamada hukuken belirlenebilmektedir.

TMK madde 285 ile düzenlenen evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babasının koca olduğu şeklinde babalık karinesi mevcutsa da, bu bir adi karinedir. Yani aksinin ispatı mümkündür.

TMK madde 282′ de çocuk ile baba arasında soybağının, ana ile evlilik, tanıma, hakim hükmü ve evlat edinme yoluyla kurulacağını düzenlemiştir.

Babalık Karinesinin aksinin ispat edilebileceğine yukarıda değinmiştir. Bu ise ancak bir dava ile mümkün olup, bunu sağlayacak dava ise Soybağının Reddi Davası olarak adlandırılmaktadır.

Sobağının reddini sağlayan davanın şartları çocuğun ana rahmine evlilik içinde veya evlilikten önce düşmüş olmasına göre faklılık göstermektedir.  Çocuğun ana rahmine evlilik içinde düşmüş olması halinde, ispat edilmesi gereken husus, çocuğun ana rahmine düştüğü tarihte cinsel ilişkinin imkansız olduğu ya da gerçekleşen cinsel ilişki ile çocuğun ana rahmine düşmesi arasında illiyet bağının olmadığının isptaı gerekmektedir. Diğer taraftan çocuk ana rahmine evlilikten önce veya ayrılık sırasında düşmüş olması halinde babalık karinesi yukarıda incelediğimiz hal kadar kuvvetli değildir. Çocuğun ayrılık zamanında ana rahmine düşmüş olmasının veya evlenmeden önceki 180 günden daha az bir sürede doğduğu anlaşılırsa soybağı reddedilmiş olur.

TMK madde 289 ile hak düşürücü süreler düzenlenmiştir. Buna göre;

Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl içinde açmak zorundadır.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile 2024 yılında getirilen düzenleme ile Ana doğumdan, çocuk ise ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde dava açmak zorundadır.

Gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihte işlemeye başlar.

Çocuk evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğmuş ve ana da bu arada yeniden evlenmiş olursa, ikinci evlilikteki koca baba sayılır. Bu karine çürütülürse ilk evlilikteki koca baba sayılır.

Dava açma süresinin geçmesinden önce kocanın ölmesi veya gaipliğine karar verilmesi ya da sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi hâllerinde baba olduğunu iddia eden kişi, kocanın altsoyu, anası veya babası, doğumu ve kocanın ölümünü, sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybettiğini veya hakkında gaiplik kararı alındığını öğrenmelerinden başlayarak bir yıl içinde soybağının reddi davasını açabilir.  Ergin olmayan çocuğa atanacak kayyım, atama kararının kendisine tebliğinden başlayarak bir yıl, soybağının reddi davasını açar. Kocanın açacağı soybağının reddi davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.

Sonuç itibariyle, Medeni Kanunumuz, soybağının reddini düzenlemekle, tarafların menfeatlerini korumaktadır. Kanun böyle bir tanımamış olsaydı, bir çok uygunsuzluklara ve haksızlıklara yol açılmış olacak ve toplumun temeli sarsılacaktı.

Hukuk büromuz aile temelli özellikle soybağının reddi gibi hassas içerikli davalarda titizlikle çalışmakta ve açmış olduğu davalar ile gizlilik ve şeffaflıkla süreci yürütmektedir. Müvekkillerinin menfeatlari doğrultusunda kamu kurum ve kuruşları ile irtibat sağlayarak herhangi bir hataya mahal vermeyecek şekilde özenle çalışmaktadır.

Her somut olay kendi özelinde değerlendirilmekte olup, TMK madde 286 kapsamında açılacak Soybağının Reddi davalarında uzman bir avukat ile irtibata geçerek hukuki destek almanızda fayda vardır. Daha fazla bilgi için Arabulucu Avukat Emine KUŞ ile irtibata geçiniz.

https://www.avukateminekus.com/wp-content/uploads/2025/01/soybagi.jpg 500 1920 Emine Kuş https://www.avukateminekus.com/wp-content/uploads/2025/01/emine-kus-logo.png Emine Kuş2025-01-22 12:52:112025-01-22 12:52:11Soybağının Reddi Davaları TMK 286
Blog

TCK 188 Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu

Yargıtay CEZA GENEL KURULU E. 2022/10-486 K. 2023/397 T. 12.7.2023 kararı ile üst aramasında ele geçirilen 11 paket uyuşturucu maddenin TCK 188 anlamında uyuşturucu madde ticareti suçunu oluşturmadığını içtihat etmiştir.

Bu hususta öncelikle somut uyuşmazlıkta ele geçirilen 11 paket uyuşturucunun gramının tespiti ile tespit edilen gramın kullanım sınırları içinde olup olmadığına değinmiştir. Kararda, ” …her ne kadar uyuşturucu maddeler 11 paket halinde ele geçirilmişse de, toplam net ağırlığı 0,1936 gram olan eroinin miktar itibarıyla kullanım sınırları içinde kalması..” diyerek paket sayısının önemli olmadığını, eroinin 11 paketteki toplam net ağırlığının 0,1936 olduğunu ve bu sınırın kişisel kullanım alanı içinde kaldığına dikkati çekmiştir. ( Zira eroin ve kokain uyuşturucu maddelerinde başkaca yan delil yoksa 20 gram ve altı kişisel kullanım sınırları dahilinde kabul edilmektedir.)

Kararda değinilen diğer bir husus ise; uyuşturucu maddelerin kolluk tarafından nasıl ele geçirildiğine ilişkindir. Somut olayda sanığın üzerindeki uyuşturucu maddeler kolluk tarafından gerçekleştirilen olağan bir önleme aramasında ortaya çıkmıştır. Sanık hakkında herhangi bir ihbar ya da istihbarat olmadığı gibi, fiziki bir takip sonucu da ortaya çıkmamıştır. Ayrıca sanığın dış dünyaya yansıyan davranışlarından uyuşturucu maddeleri satacağına ilişkin herhangi bir davranış gözlenmemiş, aleyhine başkaca bir delil de bulunmadığından sanığın tahliyesine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Ayrıca kararda TCK 192 Etkinlik Pişmalık hükümlerinin hangi hallerde uygulanacağında ayrıntılı olarak yer verilmiştir.

Sonuç olarak, her somut olay kendi özelinde değerlendirilmekle, hangi olayların TCK 188 anlamında Uyuşturucu Madde İmal ve Ticareti suçunu oluşturduğu detaylı olarak değerlendirilmelidir. Bu hususta bir ceza avukatından hukuki destek almakta fayda vardır. Daha fazla bilgi için Arabulucu Avukat Emine KUŞ ile irtibata geçiniz.

https://www.avukateminekus.com/wp-content/uploads/2025/01/Adalet.jpg 1308 736 Emine Kuş https://www.avukateminekus.com/wp-content/uploads/2025/01/emine-kus-logo.png Emine Kuş2025-01-20 15:13:152025-01-29 11:52:45TCK 188 Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu

Menü

  • Ana Sayfa
  • Hakkımızda
  • Hizmetlerimiz
    • Aile Hukuku
    • Ceza Hukuku
    • Gayrimenkul Hukuku
    • İcra İflas Hukuku
    • İdare Hukuku
    • İş Hukuku
    • Miras Hukuku
    • Sigorta ve Tazminat Hukuku
    • Sözleşmeler ve Borçlar Hukuku
    • Ticaret Hukuku
    • Tüketici Hukuku
  • Makaleler
  • İletişim

Ofis

İletişim Bilgileri
info@avukateminekus.com
0553 927 70 50

Adres
1347 Sk. No: 8 Daire:
İzmir / TÜRKİYE

Avukat Emine KUŞ, 1986 Eskişehir doğumludur. Eskişehir Yunus Emre Süper Lisesinden mezun olduktan sonra, Kocaeli Hukuk Fakültesinde hukuk eğitimi almıştır. Okumak İçin Tıklayınız...

Menü

  • Ana Sayfa

  • Hakkımızda

  • Hizmetlerimiz

  • Makaleler

  • İletişim

Hizmetlerimiz

  • Aile Hukuku

  • Miras Hukuku

  • Ceza Hukuku

  • İş Hukuku

  • Ticaret Hukuku

  • Tüketici Hukuku

  • İdare Hukuku

  • Sözleşmeler ve Borçlar Hukuku

  • İcra İflas Hukuku

  • Gayrimenkul Hukuku

  • Sigorta ve Tazminat Hukuku

İletişim Bilgileri

  • Telefon

    0553 927 70 50

  • E-Posta

    info@avukateminekus.com

  • Adres

    Akdeniz, 1347. Sk. No:8 D:408, 35210 Konak/İzmir

Web Tasarım: 1007 Medya
Sayfanın başına dön